a

Polis’in Sendikal Hakları Kanun Teklifi

İÇİŞLERİ KOMİSYONU ÜYESİ SAYIN VEKİLLE DAYANIŞMAMIZ SÜRECEK.

KANUN TEKLİFİ: POLİSİN SENDİKAL HAKLARI. GEREKÇE SAĞLAM.

POLİSİN MESLEKİ SORUNLARINI VE BUNA İLİŞKİN TALEPLERİNİ ÖRGÜTLÜ BİR ŞEKİLDE İFADE ETMELERİNİ SAĞLAMAK DEMOKRATİK DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜLERİ ARASINDADIR. POLİSİN SENDİKAL HAKLARININ TAMAMEN YASAKLANAMAYACAĞI, AİHM KARARLARIYLA SABİTTİR.

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili ve İçişleri Komisyonu üyesi Sayın Murat BAKAN, şimdi de polisin sendikal haklarını kullanmasını engelleyen 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 15/j (Emniyet Mensupları) ve 15/l (Jandarma Mensupları) maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına yönelik kanun teklifi verdi. Sayın vekille yaptığımız işbirliği neticesinde TBMM’ye sunulmuş olan diğer kanun tekliflerini de önümüzdeki günlerde peyder pey sayfamızdan duyurmaya devam edeceğiz. Emniyet-Sen olarak polisin sorunlarıyla yakından ilgilenen sayın vekile teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Bu kanun teklifi, aşağıdaki sabit hükümlerle gerekçelendirildi.

“4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde sayılan “Emniyet hizmetleri sınıfı” personelinin, (l) bendinde sayılan “Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığında görevli subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, sözleşmeli erbaş ve sözleşmeli erler”in sendikalara üye olamayacakları ve sendika kuramayacakları hükmünü içermektedir.

Anayasa’nın 51. maddesinin birinci fıkrası, çalışanların sendika kurma ve bunlara üye olma haklarını güvenceye almakta, ikinci fıkrası ise milli güvenlik, kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi gibi fıkrada sayılan sebeplerle bu hakların sınırlandırılabileceğini belirtmektedir. Aynı maddenin beşinci fıkrası da “İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir” hükmünü içermektedir.
Yukarıda sayılan teşkilat mensupları yönünden mutlak bir yasak getirdiği, bu yönüyle Anayasa’nın 51. maddesinin ikinci fıkrasındaki sınırlama nedenlerinden ziyade, beşinci fıkrasında yer alan “hizmetin niteliği” gereği öngörülen “istisna” olarak düzenlendiği söylenebilir. Ancak, bu düzenlemenin geniş anlamda sendika hakkına yönelik bir sınırlama olduğu ve bu nedenle söz konusu sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesindeki kriterlere uygun olması gerektiği açıktır.

Sendika hakkı, örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak demokratik toplumların vazgeçilmezleri arasındadır. Bu hakkın biri bireylere diğeri de topluma bakan iki yüzü vardır. Sendika hakkı, kişilerin sosyal ve ekonomik menfaatlerini korumak maksadıyla örgütlenmelerini sağlayarak maddi ve manevi varlıklarını geliştirmelerine katkı sunmaktadır. Diğer yandan, bu hak modern demokrasilerin vazgeçilmez unsuru haline gelen sivil toplumun gelişiminde ve pekişmesinde hatırı sayılır bir yere sahiptir. Sendikaların, bireysel ve toplumsal talepleri siyasal alana taşıyan örgütlü yapılar olarak demokratik sistemin işleyişi bakımından çok önemli bir işlev gördükleri bilinmektedir. Demokratik toplum açısından bu derece önemli olan sendika hakkına yönelik müdahalenin de sınırlı ve ölçülü olması gerekir.

Uluslararası sözleşmelerin, silahlı kuvvetler ve kolluk açısından sendikal hakların sınırlandırılması konusunda taraf devletlere takdir yetkisi tanıdıkları doğrudur. Sözgelimi 87 sayılı İLO Sözleşmesi’nin 9. maddesi, sendikal güvencelerin silahlı kuvvetlere ve kolluğa ne ölçüde uygulanacağının ulusal yasalarla belirleneceğini, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi de “silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca” sendikal hakların kullanılmasına yönelik “meşru sınırlamalar” getirilebileceğini belirtmektedir.

Avrupa insan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme’nin 11. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca “silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca” sendikal hakların kullanımına yönelik meşru sınırlamaların getirilebileceğini, ancak maddedeki istisnaların son derece “katı” yorumlanması gerektiğini, bu üç grubun örgütlenme özgürlüklerine yönelik sınırlamaların yalnızca inandırıcı ve zorlayıcı gerekçelerin bulunması durumunda kabul edilebileceğini belirtmektedir. AİHM, ayrıca, taraf devletlerin uygulamalarından doğan konsensüsün Sözleşme maddelerinin yorumlanmasında dikkate alınacağı hususunu kamu görevlilerinin sendikal haklarına ilişkin davalarda da vurgulamaktadır. {Demir Baykara/Türkiye (BD), Başvuru No: 34503/97, 12/11/2008, par. 119,85).

Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin çok büyük bir kısmında, bazı sınırlamalara tabi olmakla birlikte, polislerin sendikal haklara ve mesleki örgütlenme özgürlüğüne sahip oldukları bilinmektedir. Nitekim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, kamu görevlileri olarak polislerin sosyal ve ekonomik haklardan mümkün olduğu kadar geniş bir şekilde yararlanmaları, özellikle kendilerini temsil edecek örgütleri kurma ve faaliyetlerine katılma hakkına sahip olmaları gerektiğini açıkça ifade etmiştir (Recommendation Rec (2001)10 of ihe Committee of Ministers to member states on the European Code of Poliçe Ethics, 19/9/2001, par. 32).

Polislerin sendikal hakları konusunda bir anlamda “Avrupa konsensüsü” bulunduğundan, Sözleşme’nin 11. maddesinin son cümlesi bakımından yapılacak denetim, kolluk mensuplarının sendikal haklarına yönelik sınırlamaların demokratik toplumda gerekli olup olmadığı noktasında odaklanmaktadır. Nitekim AİHM, şu ana kadar kolluk kuvvetlerinin sendikal haklarının tamamen yasaklanması anlamında bir müdahaleyi incelememiş olmakla birlikte, yapılan görevin ve taşınan sorumluluğun gereği olarak polislerin bu haklarının kullanımına yönelik özel düzenlemeler yapılabileceğini belirtmiş, bu düzenlemelerin orantılı olup olmadığını denetlemiştir. (Bkz. Trade Union of the Poliçe in the Slovak Republic and Others/Slovakia, B.No: 11828/08,25/9/2012, par.67)

Emniyet ve Jandarma teşkilat mensuplarına yönelik sendikalaşma yasağını kurum içinde disiplin ve hiyerarşinin korunması, bu suretle demokratik toplum düzeninin sürdürülmesi ve sonuçta üstün kamusal yararın sağlanması amacıyla kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında başvurabileceği tedbirlerden biri olarak değerlendirildiği görülmektedir. Mevcut sendikal yasağın, disiplin ve hiyerarşiyi sağlamayı, böylece kamu düzenini korumayı amaçladığı söylenebilir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, bir hakkın kullanımının kamu düzenini tehdit etme potansiyeli taşıması o hakkın kullanımını tamamen yasaklamak için gerekçe teşkil edemez. Esasen ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi medeni ve siyasi haklar, nitelikleri gereği şu ya da bu ölçüde kamu düzenini tehdit edebilir. Demokratik toplumlarda devlete düşen görev, kamu düzenini korumak maksadıyla bir hakkın kullanımını tamamen yasaklamak değil, söz konusu hakkın kötüye kullanımını önlemeye yönelik tedbirleri almaktır.

Kamu düzeninin korunması gibi sınırlama sebepleri, çok geniş ve keyfi yorumlandıklarında temel hak ve özgürlüklerin korunması imkansız hale gelebilir. Bu nedenle, özgürlüğün esas sınırlamanın istisna olduğu kabulünden hareketle, bir yandan sınırlama nedenlerinin dar yorumlanması, diğer yandan da bir hakka veya özgürlüğe yapılan müdahalenin bunların bireylere sağladığı yararlan tamamen ortadan kaldıracak şekilde ölçüsüz olmaması gerekmektedir.

Diğer kamusal hizmet sektörlerinde olduğu gibi, emniyet mensuplarının da ağır çalışma şartları, yetersiz ücretler ve diğer özlük hakları gibi mesleğe ilişkin önemli sorunları olduğu öteden beri dile getirilmektedir. Emniyet mensuplarının mesleki sorunlarını ve buna ilişkin taleplerini örgütlü bir şekilde ifade etmelerini sağlamaya yönelik düzenlemeler yapmak demokratik devletin yükümlülükleri arasındadır.

Anılan teşkilat mensuplarının bazı sendikal faaliyetleri, yürütülen hizmetin niteliği gereği personelin rütbeleri ve çalıştıkları birimlerin özellikleri gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle elbette sınırlandırılabilir. Ne var ki, bu tür sınırlamalar yerine, emniyet hizmetleri sınıfı mensupları bakımından sendika kurma ve bunlara üye olma hakkının tamamen yasaklanmasının ölçülü olduğu söylenemez.

Öte yandan, kolluk kuvvetlerinin dernek kurma özgürlüğü bakımından da neredeyse mutlak bir yasaklamanın olduğu düşünüldüğünde, emniyet hizmetleri sınıfı mensuplarının sosyal ve mesleki menfaatlerini korumaya ve bunları ifade etmeye yönelik örgütsel imkanlardan bütünüyle yoksun oldukları görülmektedir. Bu nedenle, itiraz konusu kuralla getirilen mutlak yasağın, kamu düzenini korumaya yönelik olsa bile, öngörülen meşru amaçla orantısız olduğu ve demokratik toplum düzeninde gerekli olmadığı açıktır.”





YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Yorum yapanlar sözleşmeyi kabul etmiş sayılır.

Sıradaki haber:

Polis’lerde Uyku Apnesi Riski!

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.